15 Temmuz konusunda kalem oynatan, sayfalarında konuşup sunumlar yapan onlarca hakikat ehlini izledim yedi senedir. Ortaya koydukları gerçekleri ve aydınlattıkları onca olaylara mahşerî vicdan, kör ve sağırı oynasa da yapılan fedakârdan faaliyetlerin sonuçsuz kalmayacağı, mutlaka bir gün hakkettikleri saygın platformlardaki yerlerini alacakları konusunda hiç şüphem olmadı.
15 Temmuz filmi, belli ki uzun ve ciddi bir hazırlık döneminden sonra piyasaya sürülmüş. Bir gecede binlerce kamu personelinin kapı dışarı konması bu hazırlıkları gösteren yeter de artar bir sebeptir. Ancak bugüne kadar izlediğim 15 Temmuz konulu filmin, araştırmacılar tarafından göz ardı edilen ya da farklı bir önyargı sebebiyle atlanılan boyutuna dikkatleri çekmek istiyorum.
Malumunuz, bir film ortaya konurken evvela bir senaryo olmak zorunda, ardından bu senaryoya uygun aktörler seçilip rollerin dağıtımı gerçekleştirildikten sonra hayata geçirilme faslı başlar. Başarılı senaryolar usta, tecrübe sahibi insanların elinden çıktığında seyircinin ilgisini çeker, beklenen neticelere vesile olur. Hayatında ilk kez senaryo yazan acemi senaristin seyircide hareketlenmeye vesile olma ihtimali, Anadolu insanının güzel tabiriyle ‘‘öküz altında buzağı arama’’ sözüyle birebir anlamdaşlık ifade etmekte, dolayısıyla neticesi başarı olacak senaryoların da usta ve tecrübeli ellerden çıkması eşyanın tabiatı gereğidir.
Başarıyla neticelenen senaryoların bir başka önemli özelliği de oyuncu-senarist ayrımıdır. Gerçi bazı usta oyuncuların zamanla senaryo yazıp film yönettiklerine de şahit oluyoruz. Fakat bunların onlarca filmde rol alıp senaryoların hayata geçirilmesi konusunda sayısız tecrübeler edinmiş kişilerden olması, konunun tamamen bir deneyim işi olduğunu da göstermektedir.
Bu bakışla 15 Temmuz filmine döndüğümüzde karşımıza çıkan görüntüde ellerindeki senaryonun gereğini bile yaşatmaktan aciz bir oyuncu grubuyla yüz yüze geliyoruz. Senaryodaki repliğini unutup “darbeyi eniştemden ögrendim” diyenden tutun, sözlerinin mantık bağına dikkat etmeden konuşan Hulusi Akar’a kadar bir düzine yetenek düşmanı oyuncuyla sergilenen, ancak hedefine ulaşma başarısı gösteren bir senaryoyu izledik. Filmdeki rolü itibariyle önemli isimlerden Hakan Fidan’ın konuşmama özelliği sebebiyle içlerindeki en başarılı görüntüyü verdiğini de ifade etmeden geçemeyeceğim. 15 Temmuz filminde bu kadar başarısız olmalarının sebebi iyi birer oyuncu olmamalarından ziyade, alışık olmadıkları roller üstlenmelerinden dolayı olduğu kanaatindeyim.
15 Temmuz konusunda çalışan, fikir üreten araştırmacılar bugüne kadar senaryodaki rol alan aktörler üzerinden konuştular. Hiçbir çalışmada senaryodan, senarist ya da senaristlerden söz edildiğine şahit olmadım. Sanki ön kabul su şekilde oldu: oyuncular aynı zamanda senaryoyu yazanlar olarak algılandı. Oysaki hayatlarında ilk kez oynadıkları oyunda bu kadar yetersiz performans sergileyenlerin bu senaryonun da üreticileri olmasının imkânsızlığı mantıken gün gibi ortada. Bırakın bunların böylesi hiç tecrübe etmedikleri bir senaryoyu yazıp başarıyla neticelendirilebilmelerini, ellerine verilen replikleri yerinde ve zamanında uygulama kapasiteleri olmadığını sergiledikleri oyunculukla gösterdiler.
O halde sorumuz ortaya su şekilde çıkıyor: 15 Temmuz filminin senaryosunu kim yazdı?
Cevaben, tabii ki bu işte tecrübe sahibi, ustalaşmış senaristlerin ortaya koyduğu performans olması, aklın ve mantığın gereğidir. 🕶️